Ana içeriğe atla

Bir Yıldız Gibi Parla: Yitirişler ile Birikmek II

Yıldızlar, insanların ve çocukların ilhamıdır. Açık denizlerde, ormanlarda, şehirlerde binlerce gözün umududur. Yıldızların gözükmediği ne kadar çok gece yaşarsa, o kadar ümitsiz hâle düşer insan, bu yüzden berrak kış geceleri ya da meltemli yaz geceleri onun en sürekli hayalidir. Geceyi sırf yıldızlar yüzünden seven, göğe bakmadan duramayan gönüller vardır. Bir yıldıza baktığınız zaman gördüğünüz, onun size olan mesafesine göre binyıllar önce saçtığı parıltının size ulaştığı anki ışığıdır. Yıldızların güzelliği de budur: onun sizin ömrünüze kıyaslandığında bir saniyelik ışıltısını görür ve mutlu olursunuz. Onun ışıltısının bir sonraki saniyesini görmeye ömrünüz vefa etmez.

Ayşın Öner, pekçok hayattan bir iz bırakarak geçti ve bir yıldız gibi pekçok hayatta daha iz bırakmaya devam edecek. Hayata veda etmesinin ardından anne babası, onun adına bir Burs Fonu hayata geçirdiler ve bu fon ile pekçok Darüşşafaka mezunu üniversite hayatında destek alabilecek. Böylesine ışıklı bir insanın kaybının onu hiç tanımayan ve haberini okuduğum 3. satırda içimi yakan, gözlerime inanamayarak resmine bakan benim için, pekçok gencimize el uzatacak olmasının büyük bir anlamı var. Yitirişler ile Birikmek, tam da bu olsa gerek.

Bir kayıp, hele ki bir evladın kaybı, aklın alamayacağı denli büyük bir acı. Ancak bir kaybın yaşatılması, ancak başka düşlere, umutlara can vermekle mümkün. Ayşın'ın anne babası onun adına oluşturdukları burs fonunun ardından, kızlarının hep hayali olan bir anaokulunu da hayata geçirmeyi planlıyor. Özlemin yanına, başka çocukların, gençlerin sevgisini koymak da büyük yürek gerektirir. Bu ülkede bir düşü gerçek olsun diye her gece gökyüzüne, yıldızlara bakan nice çocuk, genç var. Artık bir kısmı, gördükleri her yıldızın Ayşın'ın gözlerinden, gülümsemesinden farksız olduğunu düşünecek.


7 Ağustos 1989 tarihinde Zerrin ve Erol Öner’in tek kızı olarak İstanbul’da dünyaya gelen Ayşın Öner, 2010 yılında İstanbul Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. İtalya Başkonsolosluğu’nda Sektör Yetkilisi olarak çalışan Ayşın Öner, 8 Ocak 2017 tarihinde beklenmedik bir şekilde gelen hastalık nedeniyle hayata veda etti.


Ayşın Öner Burs Fonu'na katkı sağlamak isteyenler, bağış açıklamasında Ayşın Öner Burs Fonu bilgisini paylaşarak Darüşşafaka Üniversite, Yüksek Lisans ve Doktora Bursu Fonu'na destek verebilir. Detaylı bilgi için lütfen buraya tıklayınız.



İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze